26 Ocak 2012 Perşembe

Havana: Huzun, Eglence, Huzurun bir arada oldugu sehir



Tatil planimiz esas olarak kisin ortasinda sicak deniz tatilini icerdigi icin Havana’da sadece 3 gun kalabildik. Ama bence 4 tam gunumuz olsa idi, aklim Havana’da kalmazdi. Zira Havana’da yapacak cok sey var ve inanin bir kerede gezip bitirilecek yer degil! O yuzden gormek istediginiz yerleri onceden iyi belirlemeniz lazim.

Oncelikle zaman olarak Kasim - Nisan arasini tercih etmekte fayda var. Kasirgalar, Kasim basinda sona eriyor ve Kuba kuru sezona giriyor. Dolayisiyla havanin nemli ve sicak oldugu bir donemdesiniz. Yaz aylari icin (Temmuz- Agustos) genelde Karayipler’i pek tercih etmemek lazim zira bu donem kasirgalarin yogunlukta oldugu bir donem ve tatile giderken gume gitmek pek hos olmayabilir:)

Ayrica Havana’da gezmek icin yuruyus konusunda biraz antremanli olmak gerekiyor. Sehrin merkezindeki her yere yuruyerek gitmek mumkun ama biraz disari cikacaksaniz ve vaktiniz kisitli ise lokal ulasim vasitalari yerine taksiyi (veya coco taksiyi) tercih edebilirsiniz. Her ne kadar cesitli internet sitelerinde araba kiralanabilir dense de pratikte araba kiralamayin, calinma riski var, basiniza is acilir dedikleri icin biz hic yeltenmedik. Taksi fiyatlari fena degil ama genel olarak turistleri kaziklama durumu var, dikkat etmek gerekiyor.
 

Otel olarak Hotel Nacional Havana’yi tercih ettik. Ama hic iyi tecrubelerimiz olmadi. Nedense biz otelin 1930lardaki ihtisami hala suruyor diye umid etmistik L (Internette okuduklarimiza gore Frank Sinatra, Ava Gardner gibi zamanin unluleri hep bu oteli tercih etmisler) Ayrica kaldigimiz oda, havlular, banyo hijyen sinirlarimizi zorlar nitelikteydi ve 3 gun boyunca ne buyuk hata dedik baska bir sey demedik (Gerci sonra anladik ki Kuba’da genel olarak bir hijyen sorunu hakim ve bir yerden sonra siz de hijyeni bosvermek durumunda kaliyorsunuz). Fakat bunun yanisira otelin teraslari aksamustu icki almak icin gayet guzel ve “in” bir mekan ve de yemekleri hic  fena degildi. Icki olarak ne iceceginizi soylememe gerek yok, Cuba Libre ile baslayip Mohito ile devam edebilirsiniz:)



Kisa vakitte gezebildigimiz yerler:
 

Museum Revolution (Devrim Muzesi): Havana’da bizi en cok etkileyen yer Devrim Muzesi oldu. Burasi devrim oncesinde 40 sene boyunca devlet baskanlarinin calisma yeri olarak kullanilmis ve en son Batista’ya nasip olmus. Icerde hala 1959’daki devrim ruhunu  hissetmek mumkun. Yani Che ve Fidel’in oturduklari sandalye ve masaya dokunmak ve hatta oturmak(!!), devrim dokumanlarini, Che’nin elbiselerini, kullanilan silahlari, vs. gormek cidden insani garip bir dunyaya goturuyor. Sonucta Kuba denince aklimiza ilk gelen sey muhtemelen Che’dir. Ve Che bildiginiz gibi Kubali degil Arjantinli. Dolayisiyla bir ulkenin baska bir ulke vatandasindan bu kadar etkilenmesini ve onu bu kadar bagrina basmasini birebir gormek, hissetmek enteresan bir duygu. Devrim muzesinde epey vakit gecirebilirsiniz. Cunku herseye hayranlikla ve saygiyla bakiyorsunuz. Etrafta dolasan bir iki bekci vardi diye hatirliyorum ama kimse kimseye karismadigindan her seyi ellemek mumkun. Muze icinde kamera bile oldugunu sanmiyorumJ

Bu arada muzenin supriz starinin Camilo Cienfuegos oldugunu soylemeden gecemeyecegim. Ozellikle biraz Kuba devrimini ve Che biyogrofilerini okuyan kisilerin taniyacagi Camilo’nun cok hos resimleri var. Devrim Muzesi’nden cikinca okyanusa dogru yururseniz dogrudan asagida anlatacagim Malecon’a cikabilirsiniz.



















Malecon: Burasi internette yazdigi kadar etkilemedi bizi.  Okyanusun onune cekilmis 12km’lik bir set dusunun, insanlar yuruyus yapip volta atiyorlar. Bana adali bir kisi olarak, yazin adada cekirdek citleyerek volta atilan sahili animsattiJ Ama yine de gormek isterseniz, siz de gidin bir bakin. Sonucta Devrim Muzesi’ne gidiyorsaniz (biraz uzun) yuruyus mesafesinde.
 

Devrim Muzesinden okyanusun aksine sehre dogru yurumeyi tercih ederseniz de kendinizi  once Museo National De Bellas Artes’ta (Guzel Sanatlar Muzesi) sonra da Plaza Revolution (Devrim Meydani) ve Jose Marti monument’da (Jose Marti Heykeli) bulabilirsiniz.  Acikcasi meydanda pek bir enteresanlik yok ama tabi ki hararetli tartismalarin ve kutlamalarin hali hazirda halka hitabetlerin burada yapildigini, Dunyanin 31. En buyuk meydani oldugunu ve Jose Marti’nin Kuba tarihinde onemli bir kisi oldugunu ve bu manada onun adina bir anit dikildigini (ve hemen her sehirde mutlaka bir Jose Marti aniti goreceginizi) bilmek gerekiyor.


Buna karsilik biz Guzel Sanatlar Muzesi’nden pek memnun kaldik. Kubali artistlerin resimlerini ve eserlerini iceren muze 1913 yili yapimi. 1954’te mekan olarak bir degisim geciriyor ama icerigini koruyor. Karayiplerde ne tur sanat eserleri yapiliyor merak ediyorsaniz, mutlaka gorun derim.

Capitolio Nacional veya El Capitolio (Eski Parlamento Binasi): Acikcasi burasi da Devrim muzesi kadar etkilendigimiz bir yer oldu. Bina muhtesem bir neo-klasik yapi ve Washington’daki Beyaz Saray’in neredeyse kucuk bir kopyasi (Bu da hayatin kotu bir cilvesi olsa gerek!) Yaklasik 3 senede bitirilmis ama ic yapisi daha uzun surede tamamlanmis. 1960 senesinden itibaren de Bilim, Teknoloji ve Cevre Bakanligi’nin makami olarak kullaniliyor.

Bizim sansimiza El Capitolio’daki muze bekcisi belki de o saatte pek de fazla turist olmadigi icin pesimize takilip bize etrafi gezdirmeyi teklif etti. Baktik konusasi var biz de onu sorularimizla epey bogduk ama Kuba hakkinda en detayli ve guncel bilgiyi de ondan aldik.

Mesela doktorlarin aylik maasinin (2007 sonlari itibariyle) 17 Euro civari kadar oldugunu biliyor muydunuz? (Biz oradan aldigimiz 5 CDye 15 Euro verip, sonra da bekcinin gozunun icine bakamamistik). Ya da  insanlarin yaslandikca Che’nin daha hayalci ve maceraci oldugunu dusunduklerini ve devrimi sorguladiklarini... Che veya Castro hakkinda konusurken cok dikkatli davranmak zorunda olduklarini… Insanlarin bir seye sahip olmamalari nedeniyle evlerine bile bir civi cakma ihtiyaci hissetmediklerini, o yuzden o muhtesem koloni zamanindan kalma evlerin dokulmeye yuz tuttugunu. Sadece dort televizyon kanali oldugunu ve bunlarin da sirf devlet yanlisi yayin yaptigini. Guzel bir peynir yemek veya sarap icmek veya bizim icin normal onlar icin luks olan her sey icin black market dedikleri karaborsalardan alisveris yapildigini ve yeni yeni zenginlerin turedigini, vs vs… Turistler ve Amerika’ya gocen akrabalar sayesinde halkin gozunun iyice acildigini ve gitgide sistemden (bilgi erisimlerinin kisitli olmasindan) rahatsiz olduklarini. Halkin, Kuba disina cikamamasi nedeniyle (pasaport cikarmak ayri bir sorun ve pahali) hep bir ezik ve her seye ac olduklarini… Burada yazmakla bitmez ama parlamento binasindan ciktigimizda esim de ben de kendi dusuncelerimize dalmistik. Ilk defa bir tatilde kendimi o kadar kotu ve bir o kadar da sansli hissettim. Gormek, bilmek ve sahip olamamak, genel olarak “yokluk” kotu bir sey… Bu hissiyat tum tatilimiz boyunca ve donunce uzun bir sure bizimle beraber oldu.


Fabrica Partagas: Ve iste puro fabrikasi. Parlamento’nun hemen arkasinda. Giriste, tura katiliyorsunuz, iceri girip puro yapimini canli gozle goruyorsunuz. Yaklasik 1 – 1,5 saat arasi suruyor. Puro elle sarildigi icin tamamen insan gucune ihtiyac var. Kadinli, erkekli herkes dogal kiyafetleri icinde oturmus puro sariyorlar. Fonda harika Kuba  muzikleri caliyor ve insanlar tere, pislige, sicaga ragmen gulerek islerini yapiyorlar (Ya da bizlere oyle gozunmek zorundalar)!

Once tutunun hangi asamalardan gectigi anlatiliyor, sonra nasil sarmak gerektigi. Bir yandan sarip bir yandan tutturenler var. Anlatildigina gore herkesin gunde toplam 3-5 puro icme hakki varmis. Tam bizim tutun sarar Fahriye Abla sarkisina uygun bir duzenek. Sicagin etkisiyle herkes yapis yapis… Ter ve tutunun kesif kokusunu icinize cekiyorsunuz.

Fabrikalarda calisanlara yapilan odeme puro verilmesi seklindeymis. Dolayisiyla  turistlerin cogu fabrikadan puro almak yerine disardan daha ucuza satin almayi tercih ediyor.  Yalniz burada cok dikkatli olmak lazim sahte puro satisi da ciddi gundemde bir konu ve mazallah zehirlenmeye kadar yolu var. Eger purodan anlamiyorsaniz direkt dukkandan alin.  Puro ile hasir nesir iseniz ve Kuba cennetine dustuyseniz (bizim gittigimiz donemde)  her turistin de yaninda toplamda 250’ye yakin kutulu ve Habanos” damgali puro cikarma hakki vardi! Havaalaninda cikarken ciddi ciddi kontrolden geciyorsunuz. Damgalara cok dikkat!! Detaylar icin bu linke bakabilirsiniz. Bilgiler tamamen dogru http://marty.514crew.com/cigarguide.html


Calle Obispo:  Burasi Havana’nin meshur caddelerinden biri. Uzerinde restaurantlar, alisveris yapacak dukkanlar var. Fakat dogrusunu soylemek gerekirse biz Havana’dan puro ve muzik CD’si disinda hic bir sey alamadik cunku ciddi anlamda alinacak pek bir sey yok. Che meraklisi iseniz t-shirt, sapka ve bilumum Che ile ilgili seyler alabilirsiniz ama o kadar.

Restaurant acisindan da ac kaldik diyebiliriz. Genelde tavuk etrafinda donen bir menu var ve kizarmis tavuklari gayet guzel. Ama yediginiz yemegin ve restaurant mutfaginin hijyeninden cok emin olamadiginiz icin bence oteller ve oteller tarafindan onerilen restaurantlar disinda cok da karisik seyler yememekte fayda var. Bizim deneme firsatimiz olmadi ama bir daha gidersem mutlaka ziyaret edecegim Paladares'lerde de (1990larda baslayan akimla devlet lisansi altinda kucuk gruplara yemek veren ev-restaurantlar) bir oglen yemegi deneyebilirsiniz.

Bizim yemek acisindan en begendigimiz restaurant Eski Havana’yi karsi kiyidan goren Gran Parque Morro icindeki La Divina Pastora idi. Harika bir balik ve icki monusu vardi, bugun bile tadi damagimda. http://www.netssa.com/divina_pastora_restaurant_havana.html




Mohito icmek icin ise Hemingway’I meshur eden barlardan biri olarak La Floridita’yi sectik. Ama oyle acayip ihtisamli bir sey beklemeyin. Bizim Londra’daki publardan cok da farkli bir atmosfer yoktu acikcasi.

Bir de Kathedral’I ziyaret ettigimizde, Katedral Meydani’nda yasli bir Kubalinin harika muzigi esliginde yedigimiz bir tavuk vardi ki o da gayet guzeldi. Restaurant ismini hatirlayamadim ama zaten o cevredeki olan tek tuk restaurantlardan biriydi, Kathedrale giderseniz kacirmaniz imkansiz. Kucuk ancak turistik yerlerde genelde sokak calgici / danscilari geliyor ve ortami cok daha guzellestiriyor.

Habana Vieja (Eski Havana): Her sehrin bir eski yerlesim merkezi oldugu gibi Havana’da da Eski Havana var. Acikcasi burada gorulmesi gerekli enteresan bir yer bellemedik ama zaten sokak aralarinda gezmek o havayi solumaya yetiyor. Bol bol resim cekmek en iyisi sanirim. Yalniz Kubalilar, her seyden para almaya baktiklari icin Kubali yasli amcalarin  ve 1950lerden kalma arabalarin resimlerini cekmek isterseniz bir kac donusturulebilir Pezo’yu elinizde hazirlamaniz lazim. Ne yazik ki Kubalilar her durumdan bir kac kurus edinmeye calisiyorlar.
Tropicana club:  Havana’da aksam yapilacak en onemli aktivitelerden biri. 4 saat kadar suren yemekli dans showu. Ortam harika, ickiler guzel, danslar sizi kendinizden aliyor, tek olumsuzluk showun cok uzun surmesi ama bir gece icin deger!
                                



                                           *     *    *






Varadero Sahilleri
Buraya ulasim Havana'dan otobus veya taksiyle yapiliyor. Yaklasik 1-2 saat arasi surebiliyor. Soylenecek tek sey sahillerin guzelligi…  Onunuzde uzandikca uzanan bir kumsal ve mavi sular haricinde pek baska bir sey dusunmenize gerek yok. Varadero’nun en buyuk ozelligi deniz tatili cenneti olmasi. Kumsal boyunca siralanmis bir suru “all inclusive” otel var ve siz butcenize uygun herhangi birini secebilirsiniz. Genelde otellerde temali mutfaklar oluyor ve aksamlari sectiginiz mutfaga gore yiyebiliyorsunuz. Kuba mutfagi pek enteresan olmadigi icin Fransiz, Italyan, Japon ve Asya mutfaklari on plana cikiyor.

Deniz ve gunesten sikildiginiz noktada ise mini bir deniz safarisi yapmak isteyebilirsiniz. Bu safarileri de otelden ayarlamak mumkun. Kendinizin kullanacagi mini motorlarla harika bir gun gecirebilirsiniz.

 
Burada ufak bir bilgi daha vermekte fayda var. Bu “all inclusive” otellerde calisanlar hep Kubalilar. Ama Kubalilarin genel olarak otellere turist olarak girmek hakki yok. Bu yazili olmayan bir kural. Dolayisiyla gerek guneslenirken, gerek, yemek yerken, gerek size normal gelebilecek herhangi bir sporu yaparken icinizde bir nokta hep mahzun kaliyor. Hatta otel calisanlari ile tanisip sohbet etmeyi seven bir kisiyseniz, eger sizden ipod, cep telefonu, gunes gozlugu benzeri aksesuarlarinizi almak icin bedava puro verme teklifi yaparlarsa kendinizi daha da kotu hissediyorsunuz, demedi demeyin!


Ama her halukarda Kuba harika bir deneyim. Insan, elindekinin kiymetini daha iyi anliyor. Fidel hala hayattayken gormeye deger. Sonra Kuba, Kuba olarak kalir mi ne olur bilinmez… Zira hayaller, ve umuda yolculuk her yerde baska yasaniyor.

Sevgiler, Kusgozu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder